11 Nisan 2019 Perşembe

Alçakgönüllü insanlar daha fazla bilgiye sahip olma eğiliminde

The Journal of Positive Psychology dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada elde edilen bulgular, alçakgönüllülük ile bilgi edinimi arasındaki bağı açıklayabilecek özelliklere dair bazı yeni görüşler sunmaktadır.
Araştırmada yer alan ekipten Pepperdine Üniversitesi'nde psikoloji doçenti olan Krumrei-Mancuso yeni bulgular hakkında, "Entelektüel alçakgönüllülük ile daha genel bilgiye sahip olmak arasında gözlenen bağlantılar, entelektüel alçakgönüllülüğün, bir kişinin genel bilgisinin daha doğru bir şekilde değerlendirilmesiyle ilişkilendirildiğinin bulunmasıyla açıklanabilir. Yani, bilmediğiniz şeyleri bilmek (ve kabul etmeye istekli olmak) yeni bilgi aramanın ilk adımı olabilir." açıklamasında bulundu.
Krumrei-Mancuso ve meslektaşları, kendi bilgileri hakkında alçakgönüllü olmanın daha fazla bilgi edinme ile nasıl ilişkili olduğunu incelemek için toplamda yaklaşık bin 200 katılımcıyla beş çalışma yaptı.
Yapılan araştırmaların sonucuna göre, entelektüel olarak alçak gönüllü olanların, dışsal ödüller (örneğin okul notları gibi) tarafından motive edilmekten ziyade, bilgi edinme uğruna öğrenmek için daha fazla motive olma eğiliminde ve daha çok bakış açısını değiştirmeye istekli olduklarını ortaya koydu.
Mancuso, Bu araştırma entelektüel alçakgönüllülüğün, deneysel araştırma tasarımlarının kullanımıyla öğrenme ile nasıl ilişkili olduğunu öğrenmeye devam etmek faydalı olacaktır." dedi.

10 Nisan 2019 Çarşamba

Araştırmalara göre kahve tüketimi ile akciğer kanseri arasında ilişki olabilir

Kahve tüketimi sağlık alanında birçok yararla ilişkilendiriliyor; uzun yaşam süresi, depresyon da dahil birçok sağlık riskinin azalması, kalp krizi riskinde azalma ve kansere karşı koruyuculuk da bu etkilerden birkaçını oluşturuyor fakat yeni yapılan araştırmaya göre günde veya daha fazla kahve ya da çay tüketimi akciğer kanseri riskiyle ilişkili olabilir.

Yeni bulgular 31 Mart'ta American Association for Cancer Research kurumunun yıllık toplantısında sunuldu. Yeni bulgular tütün ürünü kullanmayanlar için geçerli çünkü tütün ürünleri kullanan kişilerin çay ve kahve tüketim oranı daha fazla. Araştırmanın yazarı Jingjing Zhu önceki çalışmaların tütün ürünleri kullanan kişiler üzerinde yapıldığını ve bu kişilerde çay-kahve tüketimi ile akciğer kanseri ilişkisinin tütün ürünleri tüketimi sebebiyle kurulamadığını belirtti.
Yeni çalışmada birçok ülkeden araştırmacı ABD ve Asya'dan 1.2 milyon katılımcıyı içeren 17 farklı araştırmayı inceledi. Yapılan araştırmalarda katılımcıların çay mı kahve mi yoksa sigara mı içtiğine bakıldı ve katılımcıların yaklaşık yarısının sigara kullanmadığı belirtildi. Katılımcılar ortalama olarak 8.6 yıl takip edildi ve bu süre zarfı içinde 20.500 katılımcıdan daha fazlasında akciğer kanseri gelişti.
Araştırmacılar tütün ürünü kullanmayan katılımcı grubunu incelediğinde; günde 2 veya daha fazla cup (kahve için yaklaşık cup ölçü birimi=150ml (5oz)-100 mg kafein) ) kahve tüketen bireylerin kahve içmeyen bireylere kıyasla akciğer kanseri riski yüzde 41 daha fazla bulundu. Yine aynı grupta benzer olarak günde 2 veya daha fazla cup çay içen kişilerin çay içmeyenlere oranla akciğer kanseri riski yüzde 37 daha fazla bulundu. 

Kafeinsiz kahve de masum değil

Araştırmaya göre kanser riski decaf olarak adlandırılan kafeinsiz kahve de dahil olmak üzere yaş, cinsiyet, ırk ve kahve türünden bağımsız. Ayrıca araştırmanın yazarına göre decaf yani kafeinsiz kahve kafeinli kahveye göre yüzde 15 daha fazla risk içermekte. Ayrıca yazar Zhu araştırmanın gözlemsel olduğunu, herhangi bir neden sonuç ilişkisini kanıtlamadığını da eklediAraştırmacıların hipotezlerine göre ilişkinin arkasındaki etken kafein değil, muhtemelen kahvenin kavrulma sürecindeki bir etken bu ilişkiyi yaratmakta.
Bütün bu etkilerle birlikte araştırmanın da kendine özgü birtakım kısıtlamaları mevcut; öyle ki incelenen çalışmalarda katılımcıların çay, kahve ve sigara tüketimiyle ilgili veriler sadece çalışmaların başında kaydedilmiş; eğer kullanıcılar bu zaman dilimi içerisinde alışkanlıklarını değiştirdilerse bu değişiklikler risk eğrisini farklı biçimde etkilemiş olabilir. Ayrıca pasif içiciliğe maruz kalan kişiler de kendilerini tütün ürünü kullanmıyor olarak belirtmiş olabilir ve yine bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda eğri farklı biçimlerde etkilenebilir.

Yeni araştırma bazı çevrelerce ilginç ve zorlayıcı olarak görülüyor

Onkoloji alanında görev yapan ve araştırma grubuna katılmayan Dr. Julie Fisher bulguları ilginç ve zorlayıcı olarak nitelendirdi ve veriler arası ilişkilere dayalı bulgular olduğu için kesinlikle bu araştırmaya dayanan sonuçlar çıkarılamayacağını belirtti. Ayrıca Fisher'e göre daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ve risk ile ilgili ilişkinin kahvenin demlenme süreciyle ilişkili olması daha olası.
Ayrıca araştırmadaki bazı bulgular daha rahatlatıcı cinsten. Bulgulara göre kahve tüketiminin ile glioma ve artmış kolorektal kanser riski açısından bir ilişki bulunamadı. Ayrıca post menopozal kadınlarda meme kanseri riskini azalttığıkafeinsiz kahvenin ise hem erkeklerde hem de kadınlarda düşük kolorektal kanser riski ile ilişkilendirildiği belirtildi.

Ekran önünde geçirilen süre gençlerin psikolojisini fazla etkilemiyor

İngiltere'de Oxford Üniversitesi tarafınan yapılan bir araştırma, ekran önünde geçirilen sürenin ergenlik çağındaki gençlerin psikolojisi üzerindeki etkisi oldukça sınırlı olduğunu ortaya koydu.
İngiltere, İrlanda ve ABD'deki 17 bin genç üzerinde yapılan araştırmaya göre, uyku öncesi uzun süre ekrana bakmanın gençler üzerinde herhangi bir psikolojik etkisi yok, Gençlerin genel sağlıkları üzerindeki etkisi ise diğer faaliyetlerle kıyaslandığında "oldukça az."
Araştırmaya göre, etki o kadar az ki teknoloji kullanımının ergenlik çağındaki bir genci fark edilebilir şekilde etkileyebilmesi için gencin günde 63 saat 31 dakika daha fazla ekran önünde vakit geçirmesi gerekiyor.
Psychological Science dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçları, ekran önünde aşırı vakit harcamanın gençlerin akıl sağlığı üzerindeki etkilerine yönelik tartışmalarda yeni bir aşama.
Baş araştırmacı Amy Orben, "Teknoloji kullanımı sosyal ve profesyonel hayatımıza entegre olduğu için, dijital ekran önünde geçirilen vakit ve bunun ergenlik çağındaki gençler üzerindeki etkisi gittikçe artan bir şekilde inceleme konusu oluyor" dedi.
Araştırmayı yürüten Amy Orben ve Profesör Andrew Przybylski ise daha önceki çalışmaların gençlerin ekran önünde geçirdikleri süreye ilişkin kendi ifadelerine dayandığını, bunun da ortaya "güvenilmez" bir resim çıkardığını söyledi.
Amy Orben ve Andrew Przybylski'ye göre, internette uzun süre vakit geçirenlerler bunu hafife alıyorlar. İnternette daha az vakit geçirenler ise bunu abartma eğiliminde.

'Süreden daha çok izlenen içerik önemli'

Araştırma, aynı konu üzerinde çalışanlar tarafından da memnuniyetle karşılandı.
Royal College'da Pediatri ve Çocuk Sağlığı Bölümü'nde çalışan Dr. Max Davie, "Ekran kullanımı ve ergenlerin sağlığı arasındaki ilişkiye dair veriden çok fikir ortaya atılıyordu. Bu araştırma bu dengesizliği ortadan kaldırmaya yardımcı oldu" dedi.
Davie, bireylerin yine de ekran önünde fazla vakit geçirmeden ötürü sorunlar yaşayabileceği görüşünde.
Royal College'ın Psikiyatri Bölümü'nde çalışan Doktor Bernadka Dubicka ise araştırmanın sonuçlarının "sınırlı" olabileceği kanısında:
"Araştırma, çocukların ekrana ne kadar baktıklarını inceliyor, ancak ne tür zararlı içerikleri izlediklerini incelemiyor. Ekran önünde geçirilen sürenin akıl sağlığını etkileyen temel etken olmadığını biliyoruz, ancak tehlikeli içerik gençler ve sağlıkları üzerinde oldukça büyük etkilerde bulunabilir."